Levant ülkeleri, zengin tarih ve kültürel çeşitliliğinin yanı sıra, kumarla olan karmaşık ilişkileriyle de dikkat çekmektedir. Bu coğrafyada kumarın tarihi, yüzyıllara dayanan çeşitli oyun ve bahis biçimlerini kapsamaktadır. Ancak, modern çağda yasalar ve uygulamalar ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bazı ülkelerde kumarhaneler yaygınken, diğerlerinde oldukça kısıtlı veya tamamen yasaklanmıştır. Bu durum, kaçak kumarın yaygınlaşmasına ve düzenlenmemiş bir piyasaya yol açabilmektedir. Günümüzde Lübnan, Suriye, Ürdün, Filistin ve İsrail'i kapsayan bu coğrafya, eski uygarlıkların kalıntılarını, antik kentleri ve tarihi eserleri ile adeta açık hava müzesidir. Bereketli Hilal'in önemli bir parçasını oluşturan Levant, dini ve kültürel çeşitliliği ile de dikkat çeker. Hristiyanlık, İslam ve Yahudilik gibi üç büyük semavi dinin de kökenlerine dayanan zengin bir dini geçmişe sahiptir. Bu etkileyici tarih ve kültürel miras, Levant ülkelerini eşsiz ve çekici bir destinasyon haline getirir. Bölgenin çeşitliliği, tarihi mekanları, kültürel zenginliği ve misafirperver insanları keşfetmeye değer. Sonrasında bu gidişata 1990’lara doğru HAMAS dahil olmuş ve Filistinlilerin direniş serüveninde farklı iki aktör belirmiştir. Diğer taraftan siyasi olarak İran-Suriye gibi ülkeler ve bu ülkelerin Lübnan’daki etkin devlet dışı silahlı müttefiki Hizbullah, Filistin meselesine özellikle HAMAS ile kurdukları ittifak bağlamında güçlü destek sunmuşlardır. Denilebilir ki Arap ülkelerinin adeta kontrolünde olan Filistin meselesi, HAMAS’ın ortaya çıkması ve İran’da İslamcı (Şii) rejimin işbaşına gelmesi ile farklı dönüşüm süreçlerini izlemiş ve artık Hizbullah-HAMAS eksenli devlet dışı aktörlerin başı çektiği “direniş statükosuna” evrilmiştir. Levanten Ülkelerinde Spor Bahislerinin Popülaritesi Tam bu noktada, Levant hattında “ulusal devlet” gerçekliğinin erozyona uğraması, İran-İsrail ve İran’ın müttefikleri arasındaki olası çatışmaları, özellikle Suriye İç Savaşı sonrası daha da belirgin olan Levant’ın bir süredir çatırdayan sınırlarının diğer hatlarına taşıma olasılığını gündeme getirmektedir. Suriye-Lübnan Cephesinde Hizbullah Girişimleri Hizbullah’ın bu süreçteki en önemli stratejik açmazı; bir taraftan Gazze işgali sürecine kadar hem Lübnan siyasetinde hem de özellikle Suriye İç Savaşı ile elde ettiği askeri, levant ülkeleri siyasi ve ekonomik kapasite artırımını feda etmeme, diğer taraftan da temel ideolojik boyutu olan Filistin konusunda pasif kalmama durumudur. Dolayısı ile hem söylemsel hem de kontrollü girişimler ile kendi ve bölgesel kamuoyunda İsrail’e karşı mücadele ettikleri mesajını verip ve mümkünse Şeba Çiftlikleri gibi İsrail işgali altındaki Lübnan bölgelerinin sınırında varlığını güçlendirerek, Gazze işgalinde kendisini “kazanan” ilan etmeyi planlarken, aynı zamanda Gazze temelli yıkımı, kendi hakim olduğu cephelere taşımayı arzulamamaktadır. Dolayısı ile Gazze işgali sürecine karşı Ülkeleri levant siyasi-ekonomik olarak zaten başından itibaren destek sunan İran-Hizbullah cephesinin, bu çatışmalar sırasında, İsrail’e yönelik oldukça sert mesajları, birçok analist tarafından İran-Hizbullah cephesinin doğrudan çatışmalara gireceği ve çatışmaların Güney Lübnan cephesine yayılacağı şeklinde değerlendirilse de İran-Hizbullah cephesinin henüz Suriye İç Savaşı’nda olduğu gibi “yaşamsal tehdit” ile karşılaşmadığı söylenebilir. Bu bağlamda, halen kontrollü ve dolaylı olarak İsrail’e askeri-siyasi baskı stratejisini sürdüren ve İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının şiddetini ve yoğunluğunu, Lübnan’ın ve Suriye’nin güneyinden yapılan çeşitli girişimler ile hafifletmeye çalışan İran-Hizbullah cephesinin halihazırdaki statükodan uzaklaştığını söylemek güçtür.